Monthly Archives: June 2016

yaz… nihayet.

yaz… nihayet.

portfolyo işi nihayet tamamlandı. mektupları, belgeleri teslim ettik. yeni öğretim yılında evde eğitime devam etmek için başvurularımızı da yaptık. artık derin bir nefes alma vakti geldi. okulsuzlukla ilgili yazı dizisi icin 5-6 bölüm hazırladım, önümüzdeki hafta yayınlamaya başlayacağım. bu konuda yazmak ile ilgili tereddütlerim hala devam  ediyor olmasına rağmen (bunun sebeplerini ayrıntılı olarak yazı dizisinin başında açıklayacağım) yazabilmek bana iyi geldi. okulsuzluk nedir, ne değildir sorularına cevap vermek yerine sadece kendi deneyimlerimizi kaleme alınca yazılar bir hikaye formuna giriverdi, ben de sevmeye başladım bu süreci.

geçtiğimiz iki haftada neler oldu, hatırladıklarımı özetlemeye çalışayım. önce bir hafta sonu ailece çilek toplamaya gittik. çilek mevsimi burada geç başlıyor, genelde haziran ayının ortasını buluyor. yeni keşfettiğimiz çiftliğin ilaçsız çilek yetiştirdiğini ve “kendin topla” seçeneği verdiğini öğrenince, ilk fırsatta ziyaret edelim dedik. biz sepetlerimizi de götürdüğümüz için çiftliğin girişinde önce sepetlerimizi tartıp sonra bizi çilek toplayacağımız tarlaya yönlendirdiler.  çayırların arasında yürüdükten sonra çilek tarlasına vardık. çocuklar minik sepetlerini ellerine alip en kızarmış çilekleri seçme yarışına girdiler. beş kişi yarım saatte neredeyse 10 kilo çilek topladık. bu tarz çiftlikleri ziyaret etmeyi, toprakla buluşmanın yanı sıra, çiftlikte işlerin nasıl yürüdüğüyle ilgili gözlem yapmamızı sağladığı için de faydalı buluyoruz. elbette en güzeli çeşit çeşit  meyve ağaçlarının olduğu köy bahçelerinde,  ağaç tepelerine çıkıp en lezzetli olanları seçerek oracıkta yemek. ama çocuklar için bu da güzel bir alternatif oluyor.

bu sene bizim bahçemizde de meyve veren ağaçlarımızın sayısı ikiye yükseldi. bir elma, bir de şeftali ağacımız var, bir de henüz meyve vermeyenler… şeftali ağacımız, onu ilk diktiğimiz üç sene önce, dondurucu soğuklarla geçen ağır bir kış mevsiminden sonra kurumaya yüz tutmuştu. bir sonraki sene ise alt dallarından filizler vermiş, ama yaz sonunda da dalları sağa sola uzanmasına rağmen çiçek açmadığı için meyve vermeyeceğine kanaat getirmiştik. bu sene başında şeftali ağacımız bize bir sürpriz yaptı. ilk çiçeklerini ve meyvelerini vermeye başladı. hatta abartmıyorum üzerinde 70-80 adet minik şeftali var (çocuklar saymışlar ). ilk gördüğümde kavramakta bayağı bir zorlandım, gözlerimi ovuşturdum, bu gerçek olamaz derken farkettim ki bütün yüzümü tebessüm sarmış. herhalde uzun süredir böyle mutlu olmamıştım.

geçtiğimiz hafta sonu yaz başından bu yana planladığımız başka bir projeyi de hayata geçirme fırsatı bulduk. bahçeye çocukların oynaması icin çamur mutfağı ( mud kitchen) yaptık. geçen sene derme çatma bir mutfağımız vardı ama pek kullanışlı değildi. pinterest ten bir süredir değişik fikirler topluyordum. bülent böyle konularda biraz daha pratik düşündüğü için, uzun süredir sağdan soldan bulduğu ve bahçenin arkasına yığdığımız paletlerden bir mutfak yapsak nasıl olur dedi? olmaz mı, elbette deyince kolları sıvadık. 3-4 saatin sonunda içinde rafları da olan bir mutfak çıkıverdi ortaya.  raflara benim ara sıra sağdan soldan ikinci el topladığım çanak çömlekleri, ve küçük bir su semazenini de yerleştirince oldukça işlevsel bir mutfağımız oldu. bir kaç gün önce de iki saksıya tırnak çiçeği ekip etrafı süsledim. hafta sonu da çocuklar mutfak ocaksız olmaz diyerek tuğlalardan minik bir fırın yaptılar, sonra odun toplayıp ateş yaktık. çocuklar da ateşin üzerinde geçen hafta ilk defa yumurtlamaya başlayan tavuklarımızın minik yumurtalarını kaynattılar.

haziranın ortasından sonra, devlet okullarının da kapanmasıyla yaz kampları da basladi. biz genelde kamplar konusunda oldukça seçiçi davranıyoruz, aslında bir çok kamp ve organize aktiviteden uzak duruyoruz. çocuklar bütün gün evin dışında olmayı tercih etmiyorlar; yaz kampı olarak sadece yüzme takımına devam etmek istiyorlar. evimizin yakınlarındaki açık yüzme havuzunda her yaz gönüllü aileler tarafından yürütülen bir yüzme takımı kuruluyor. havuzu bir uçtan diğer uca yüzebilen bütün çocuklar çok küçük bir meblağ ödeyerek katılabiliyorlar ve iki ay boyunca her gün havuzda yüzme fırsatı yakalamış oluyorlar. haftada bir defa da komşu havuzlarla yüzme yarışları yapılıyor. burada aileler spor aktivitilerinde oldukça etkin oldukları için (gönüllülük esas) yarışlar da tam bir şenlik havasında geçiyor. bizim kızlar için en güzel yanı havuza bisikletle tek başlarına gidip gelebilmeleri. sabah 7.30 dan 11.30 a kadar havuzda kalıyorlar. orada yeni arkadaşlıklar edinip oyunlar oynuyorlar. biz de arada onları ziyarete gidip izliyoruz. bu onlara hem bağımsızlık kazandırıyor, hem de sosyal ilişkilerini güçlendiriyor. üstelik anne babanın gözetiminde olmadan kendi işlerini yürütebilme becerisi kazanıyorlar. bütün bunlara rağmen organize aktivitelerin okulsuz çocuklar için hayati bir önemi olduğunu düşünmüyorum;  bu konudaki düşüncelerimi de yazı dizisinde ayrıntılı bir şekilde anlatmaya çalışacağım.

şimdilik burada ara vereyim. önümüzdeki hafta okulsuzluk yazılarıyla yine burada olacağım.

portfolyo zamanı…

portfolyo zamanı…

biraz koştururken, biraz anı yakalamaya çalışırken haziranın ortasını bulduk bile. haziran ayı bizim için aynı zamanda portfolyo ayı demek. almila nin evde eğitimini yasal olarak devam ettirdiğimiz için; her haziran ayının sonunda okula teslim edilen,  evde uygun bir eğitim yaptigimizi ve geçen seneye göre gelişme kaydettiğimizi gösteren bir portfolyo hazırlamak zorundayız. portfolyonun içine; yaşadığımız eyaletin öğretilmesini zorunlu tuttugu bütün ders başlıklarına ait (ingilizce, matematik, tarih, cografya vs. gibi) 2-3 ornek çalışma koymamız gerekiyor;  artı okuduğumuz kitaplarin listesi ve evimizde uygun bir öğretim yapıldığına dair toplayabildiğimiz bütün dokümanlari da ekliyoruz . daha sonra almila bizim seçtigimiz sertifikalı bir öğretmenle mülakat yapıyor. mülakatın sonucunda, eğer öğretmen ilerleme olduğuna kanaat getirirse, bir üst sınıfa geçmesini tavsiye eden bir mektup yazıyor. biz de bu mektubu okuldaki evde eğitimden sorumlu danışmana  haziran ayının sonunda teslim ediyoruz.

bütün bu süreç, ister istemez haziran ayının büyük  bir bölümüne damgasını vuruyor. özellikle bizim gibi okulsuzluk felsefesini benimsemiş,  ama yasal olarak okul sürecini devam ettirmek isteyen aileler icin biraz engebeli bir yol aslında. ben de bu süreci daha kolay ve basit hale getirebilmek için yaz aylarında planlar yapıyorum. mesela çocukların ilgisini çekebilecek kitapların listesini hazırlıyorum. özellikle coğrafya ve tarih ile ilgili zevkle okuyabilecekleri kaynakları toparlamaya başlıyorum. yine sonbahar öncesinde hangi projeleri yapabileceğimiz konusunda biraz daha ayrıntılı düşünüyorum. fakat bu planların çoğu,  çocukların yaz rehavetinin ve sokak oyunlarının azalması; ve kendi ilgi alanlarının ve projelerinin ön plana çıkmaya başlamasıyla, falso vermeye başlıyor. günlük olarak not tutmayı çok sevmediğim ya da alışkanlık haline getiremediğim için de çocukların sene boyunca yaptıkları çalışmaları çoğu zaman isimlerine düzenlenmiş dosyaların içine atmakla yetiniyorum. haliyle haziran ayı da benim gibi düzensiz bir anne için biraz yorucu geçiyor.

önümüzdeki sene yasal evde eğitim sürecine bennu da katılıyor. o yüzden bu aralar yine evde eğitim, okulsuz eğitim, waldorf eğitimi ile ilgili forumları takip edip önümüzdeki sene için kabataslak bazı planlar oluşturuyorum. amacım okulsuzluk felsefesinden uzaklaşmak değil elbette. sadece gelecek haziran ayında başımı en az ağrıtacak şekilde çocukların ilerleme kaydettigini gösterebileceğim bir sistem oturtmaya çalışıyorum.

bu arada okulsuzlukla ilgili uzun bir yazı dizisi hazırlamaya başladım, hatta çoğunu yazdım. çok yakında bölümler halinde yayınlamaya başlayacağım.

haziran ayının telaşelerinden kaçabildikçe zamanımızın çoğunu da bahçede geçirmeye başladık. sıcak günlerde kovayı suyla doldurup içine dalmak bera nin en büyük eğlencesi haline geldi. ben de yine geleneksel sardunya sezonunu açtım. sardunyaların dozunu az biraz fazla kaçırmış olabilirim ama bahçenin küçük bir kısmı da olsa kırmızı renge bürününce kendimi ananemin bahçesinde hissediyorum. sardunya demek köy demek benim icin, eski yağ tenekelerinin içinden fışkıran kırmızı çiçekler demek.  bir fesleğen, bir de sardunya; onlarsız yaz geçmiyor.

portfolyo dönemini kapatınca sırada bekleyen 1-2 projem daha var. ama onun öncesinde yaklaşık 7-8 parça olarak kalıplarını çıkarıp kestiğim, farklı bedenlerdeki şort, elbise, ve tşört ler dikiş makinasına girmeyi bekliyorlar. bu arada ilk defa kendim için de bir elbise ve kısa kollu keten bir tshirt kestim. elime yüzüme bulaştırma ihtimalim çok yüksek ama denemeden olmayacak. biraz kendimi de düşünme vaktim geldi, hatta geçiyor. geçtiğimiz doğum günümde  (ekim ayında) bir sene boyunca kendime yeni kıyafet almama sözü vermiştim. şimdiye kadar oldukça iyi idare ettim ama önümüzdeki 3-4 ay idare edebilecek durumda olmayacağım. özetle biçtiklerim dikilecek ve ben de bir şekilde giymek durumunda kalacağım.

eskiden yaz aylarını bu kadar sever miydim bilmiyorum, ama son 1-2 senedir yaz mevsiminin benim icin çok özel bir yeri oldu. özellikle de kış aylarında güneşsiz geçen günlerin ardından yazla başlayan ve içime dolan enerjiyle günler çok daha verimli geçmeye başlıyor.  üstelik her fırsatta bahçede minik piknikler yapmak, gece ateş yakmak, göllere gidip suda cıvıldaşan çocukları izlemek, kavuna ve karpuza doymak (ya da doyulmaz diyerek aşırıya kacmak), yaz sonunda bahçeden gelecek mısırların olgunlaşmasını beklemek, ateş böceklerini kovalamak, şimşeklerle gelen ani yağmurların altında ıslanmak ama hiç üşümemek, evi bahçeden topladığımız binbir renk çiçeklerle süslemek, akşam üstü yürüyüşlerine çıkmak, evin işlerine sonbahara kadar ara vermek, bahçede çıplak ayaklarla gezen çocukların ayaklarının tozunu yıkamadan eve girmesine göz yummak ve daha niceleri… belki de en cok umutlarımı da yeşerttiği, küçük mutluluklara ve an’lara sıkı sıkı sarılmama sebep oldugu icin seviyorum yazı.

HOŞGELDİNİZ

Toprak ve doğayla bütünleşmek, evde üretmek, çocuklarımızla okulsuzluğu öğrenmek ve yavaşlamak için çabalayan altı kişilik bir aileyiz. Ziyaret ettiğiniz için teşekkürler.