küçük mucizeler kütüphanesi…

küçük mucizeler kütüphanesi…

 

evimize yaklaşık 30 dk uzaklıkta, altı bin nüfuslu minik bir kasabanın ortasına konuçlandırılmış bu kütüphaneye ilk gelişimiz değildi. arabımızı kütüphanenin önüne park eder etmez, almila arabadan inip ardına bile bakmadan girdi içeri. bölgemizdeki ortak halk kütüphane sistemine dahil olduğu için, kendi kartlarımızla bu kütüphaneden de kitap ödünç alabiliyorduk. sanirim almila nın telaşının sebebi de buydu. uzun zamandan beri kütüphanemize gelmesini beklediği redwall ( brian jacques) serisinin beşinci kitabını burada bulabilmeyi ümit ediyordu. bülent, bennu ve bera ( evin B takımı :) ), önce kütüphanenin az ilerisindeki postaneye uğramaya karar verdiler. bera, teyzesi için çizdiği resmi türkiye ye göndermek istiyordu. mektubu katlayarak zarfa koymuş, adresi üzerine yazdırmış, son bir haftadır elinde mektubuyla gezer olmuştu. bülent, hazır postaneye bu kadar yakınken bera nın mektubunu da gönderelim dedi. tamam diyerek ayrıldım onlardan. kucağımda ekin ile kütüphaneye girip çocuk bölümüne geçtiğimde, almila aradığı kitabı bulmuş, koltuklardan birine yerleşmiş, kitabın sayfaları arasında kaybolmuştu bile. öğle saatleri olduğu için kütüphanenin çocuk bölümü boştu. belki henüz 2 yaşlarında olan bir kız çocuğu etrafta geziniyordu. bana gülümsedi. ben de ona. yanıma yaklaşıp devrik ama oldukça şirin bir cümleyle ( your name is? diyerek) ismimi sordu. sonra ekin in ismini de merak etti. ben de onun ismini sordum. tam o sırada çocuğun annesiyle göz göze geldik. kızının yanlış telafuz ettiği ismini düzeltti gülümseyerek. olsun dedim, onun söylediği haliyle daha güzel. küçük kızla muhabbetimize devam ederken, ekin i de tren sephasının yanına bıraktım. bu aralar her eline aldığını ağzına götürdüğü için hemen yanıbaşında durarak bir taraftan yere düşmesini, bir taraftan da eline aldığı trenleri ağzına götürmesini engellemeye çalışıyordum. trenlerin ağza girmemesi için verdiğim mücadele 5-10 dk daha sürdü; sonra çocuklar ve bülent içeri girdiler. ekin i bülent e devredip, kütüphanenin sakin köşelerini fotoğraf çekmeye koyuldum.

çocuk bölümü, binanın ana camlarından uzakta, arka tarafa yerleştirilmişti. böyle bir yerleşim, şirin ve rahat bir atmosfer oluşmasına engel değildi ama pek rastladığımız bir durum da değildi. kütüphanedeki kitapların çoğu oturma bölümünün etrafında bir dikdörtgen oluştururcasına uzanıyorlardı; sanki her kitap oturduğum yerden elimi atıp uzanabileceğim kadar yakındı. zaten ne zaman buraya gelsek, kendi kütüphanemizde denk gelemediğim veya uzun süredir aradığım bir kitabı buluyordum mutlaka. fotoğraf çekme aralarında, fırsattan istifade ben de yeni çıkan kitaplara ve tarih bölümüne göz gezdirdim. kitap ödünç alma niyetiyle girmemiştim; lakin beş on dakika içinde yanıbaşımda büyük bir kitap yığını oluşturmuştum bile. bera ve bennu ise mutfak bölümünde oynadılar uzun süre. az önce tanıştığımız küçük kız da katıldı onlara. ve sonra bennu da, seçtiği bir kitapla almila nın yanındaki koltuğa ilişti. bera ise trenlerin dünyasına daldı. arada bir kaç kitabın sayfalarını çevirdi ama oyuncaklar daha çok ilgisini çekmiş olmalı ki etrafta gezinip kendi kendine oynamayı tercih etti. ben ise, bülent le ekin i devir daim yaparak, fırsat buldukça fotoğraf çektim. o da fırsat buldukça, çocukların ilgisini çekebilecek bir kaç kitap daha seçti. çok uzun duramayız derken belki de iki saati devirdik kütüphanede. ekin iyice yorulmaya başlayınca sakin bir köşede biraz emzirdim. sonra da çocukların hepsini toparlayıp ayrıldık. çıkarken kucağımızda yine onlarca kitap vardı.

o gün ayrılırken oldukça ilginç bir olay yaşadık. bir kaç gün öncesinde sahaftan sevdiğimiz bir yazarın kitabını bulmuştuk; Avi nin Crispin’i . almila biraz isteksizce başlayıp çok severek bitirmişti bu kitabı. hatta aynı akşam bookreads de gezinirken, bu kitabın üç kitaptan oluşan serinin ilk kitabı olduğunu farketmiştik. ertesi gün kütüphaneden ayrılırken gözüm ikinci el kitapların satıldığı raflara ilişti. rafların arasında gezindim ama ilgimizi çeken bir kitap da bulamadım. derken olmayacak oldu, gözlüksüz gözlerimle uzaktaki rafların birinde avi ismini seçer gibi oldum . almila ya dönüp, bir göz at istersen,  ilginç bir kitap olabilir diyerek kitabın olduğu rafı işaret ettim. iki dakika sonra, gözleri ışıl ışıl parlayarak elinde iki kitapla geri döndü. anne inanabiliyor musun, dün okuduğum ve serisi olan crispin in diğer iki cildini buldum, dedi. bunu söylerken içinden taşan hayretini gizleyemiyordu. açıkcası ben de şaşırmadım dersem yalan olur, o kadar alakasız kitabın içinde avi nin kitapları sanki bizi ( almila’yı) bekliyordu :) hatta avi nin yazdığı onlarca kitap arasında crispin serisini ve üstelik almila nın okumadığı iki kitabı buluvermiştik. çok istemiş olmalısın dedim almila ya gülümseyerek. evet, çook, diye sevinçle haykırdı. hayatın minik mucizeleri bazen bir kitapla çıkıveriyordu işte karşımıza. bulduğumuz kitapların bir tanesi için 99 cent vererek mutlu mesut kütüphaneden ayrılmak üzere iken, bir başka kitaba daha takıldı gözüm; ismi wonder women ( harika kadınlar) dı. tarihi değiştiren 25 yenilikçi ve mucit kadının hayatını anlatıyordu. son zamanlarda almila nın astronomi ve matematiğe olan ilgisinin artmasından dolayı bilimle uğraşmış güçlü kadın örneklerinin sunulduğu kitapları da eve taşır olmuştum. henüz yeni basılmış bu kitabı görünce, gider ayak onu da çantamıza atıp ayrıldık kütüphaneden. sonra,  kütüphanenin az ilerisinde, nehirin kenarındaki parkta vakit geçirdik. ördeklerin peşinden koşup, nehirin akışına ters yöne yüzen iri turuncu balıkları seyrettik. bera ve ekin iyice yorulunca da eve doğru yola çıktık.

PS. almila, wonder women kitabını okuyup bitirdi. hem de çok severek!

 

Sorry, comments are closed for this post.

HOŞGELDİNİZ

Toprak ve doğayla bütünleşmek, evde üretmek, çocuklarımızla okulsuzluğu öğrenmek ve yavaşlamak için çabalayan altı kişilik bir aileyiz. Ziyaret ettiğiniz için teşekkürler.