almila nın birinci sınıfa başlamasının yaklaşık 8-9 ay öncesinde, alternatif arayışlarımız da başlamıştı. o dönemde araştırmalarım sonucunda genel adı demokratik okullar( veya sudburry okulları) olarak bilinen başka bir allternatif daha bulmuştum. bu okul, çocukların bütün zamanlarını diledikleri gibi geçirmelerine izin veriyor, ve ileride aktif rol alacakları toplumun işleyişine adapte olmalarını kolaylaştırmak ve kendi hayatlarının sorumluluğunu erken yaşta kazanmalarını sağlamak için, onlara pratik yapabilecekleri güvenli bir ortam sunuyordu.okula devam eden öğrencilerin, okulda görev yapan diğer bütün yetişkinler gibi yönetimde eşit söz ve oy kullanma hakkı vardı. kuralların belirlenmesi, belirlenen kuralların değiştirilmesi veya uyuşmazlıkların çözülmesi için toplantılar yapılıyor ve bu toplantılarda herkes fikrini özgürce ifade edebiliyordu. bu demokratik yönetim sürecinin yanı sıra öğrenciler okulun işleyişine gönüllü olarak katkıda bulunabiliyorlardı.
kendimizi demokratik okullar hakkında biraz daha bilgilendirdikten sonra, okulu potansiyel ailelere tanıtmak için yapılan toplantıya katılmaya karar verdik. okul, oldukça büyük bahçesi ve binasıyla dışarıdan bakıldığında gerçek bir okula benziyordu; ama içine girince kütüphanesi, çalışma odaları, oturma köşeleri ve mutfağı ile daha çok bir evi andırıyordu. bu olağan dışı okulun işleyişine tanık olmak, hatta böyle bir okulun var olabileceğini görmek, beni oldukça etkilemişti. öğrencilerin toplantı boyunca sorularımıza verdikleri özgün cevaplar , velilerin çocuklarının öğrenme süreçlerine duydukları sonsuz güven ve saygı, öğretmenlerin sadece öğrenciler talep ettiğinde destek vermeleri; bir eğitim kurumunda aradıklarımız konusunda bütün ezberlerimizi bozmuştu.
bu okulun çocuklarımızın yaşamına katabileceği pozitif etkileri anlamamız çok zor değildi. fakat buna rağmen bize uygun olmadığını hissetmekte çok geç kalmadık. elbette bizim için mümkün olmamasının tek bir sebebi vardı; bu okula adapte olabilmek için kendi öğretim hayatımız boyunca oluşturduğumuz basmakalıp düşünce sistemimizi tamamen yıkmamız gerekiyordu, ve bu; alternatif eğitimi henüz anlamaya çalıştığımız o günlerde neredeyse imkansızdı.
diğer taraftan, çocuğumuzu 6 yasından itibaren bütün gününü birlikte geçireceği 4-18 yaş arası karma bir grubun içinde, sınırsız özgürlükleri test edebileceği (sınırsız tv ve bilgisayar oyunu hakkı dahil) bir ortama dahil etme düşüncesini kabullenmek zordu. hayal ve gerçeğin sert çarpışmasını belki de ilk defa, o anda, birinci elden deneyim ettik. çocuklarımız için farklı ve alternatif bir çözüm arıyorduk fakat bu kadar radikal bir uca savrulma düşüncesi bizi oldukça ürkütmüştü. aslında toplantı sırasında, potansiyel veliler de, bu özgürlüklerin çocukların tekelinde nasıl kullanılacağı ile ilgili soruları yoğunlukla sormuşlardı. öğrencilerin verdikleri cevaplar oldukça tatmin edici olmasına rağmen biz böyle bir alternatife henüz hazır değildik.
almila ise orada kaldığımız 2-3 saat içinde kendisine bu okula devam eden dünyalar tatlısı 8-9 yaşlarında bir arkadaş bulmuş ve oyun salonunda inanılmaz güzel vakit geçirmişlerdi. 5 yasındaki bir çocuğun, hiç tanımadığı ve kendinden 3-4 yaş büyük bir çocukla hoş-sohbet vakit geçirebilmesi beni oldukça şaşırtmıştı. sonrasında; okulda bütün günlerini isole bir şekilde kendi yaş gruplarıyla geçirmek yerine, farklı yaş gruplarından arkadaş edinme fırsatı yakalayabilen çocukların, daha güçlü iletişim kurabilme yetisi kazanabildiklerini düşünmeye başladım. aslında almila yı montessori okuluna gönderme sebeplerimizden biri de buydu. karma yaş grubu içerisinde hem büyük çocuklarla iletişim kurup, onlardan gerektiğinde yardım talep etmeyi öğrenebilecek, hem de büyüdükçe kendinden küçük çocuklara yol gösterip onlarla oyun oynamaya devam edebilecekti.
bu konu üzerindeki düşüncelerim ; aradığım alternatife yeni bir kriter daha eklememle sonuçlanmıştı.
benim aradığım alternatifte, farklı yaş grubundaki çocuklar bir arada olabilmeliydi.
okul arayışlarımız devam ederken almila ve bennu ya daha iyi bir gelecek sağlayabilmek için, kendi şehrimizin dışında farklı alternatiflere de ulaşabileceğimiz yakın şehirleri de araştırmaya başlamıştık. bu araştırmalarım beni nihayet waldorf eğitimiyle tanıştıracak ve belki de ilk defa yavrularım adına heyecanlanacağım gerçek bir alternatife yürekten bağlanacaktım.
gelecek bölümler: (başlıklar yeniden düzenlenebilir)
okulsuzluk- 5. bölüm: waldorf’ un hayatımıza girişi
okulsuzluk – 6. bölüm: alternatif arayışlar devam ediyor..
okulsuzluk – 7. bölüm : çocuklar okula gitmeseler, ne dersin?
okulsuzluk- 8. bölüm : okulsuz ilk iki yıl…
okulsuzluk – 9 bölüm: geriye dönüş yok…
okulsuzluk- 10. bölüm: okulsuz hayat için düzenlemeler ve ev hayatı…
okulsuzluk- 11. bölüm: yasal olarak “evde eğitim”
okulsuzluk- 12. bölüm: ya sonrası?
okulsuzluk- 13. bölüm: doğru bilinen yanlışlar ve sık sorulan sorular
Yazılar için ellerinize sağlık. Sabah kalkar kalkmaz ilk işim bloğunuza bakmak bu aralar :)
ben de acaba çok mu detaya giriyorum derken, ne güzel oldu yorumunuzu okumak. çok sevgiler…
Açıkçası ben detay yazmanızdan bilakis hoşlanıyorum. Şu anda yaşadığınız süreç kadar buraya sizi getiren süreçte önemli,kendimi ölçüp biçip ben bu yolun neresindeyimi anlamaya çalışıyorum.
Sevgiler
Gökçe
ben de ilk iş olarak bloga bakıyorum, hemen okuyorum ama yarım kalıyor hani hevesim kursagımda derler ya ya da güzel bi film izlerken elektrikler kesilir aynen öyle:)) kitap yazsanız bi solukta okurum herhalde. bir de sudburry okullatında karma eğitim yok mıydu? ben o kısmı anlayamadım
çok teşekkürler sevgili Sedef. evet karma eğitim, 4-18 yaş arası bütün öğrenciler aynı ortamdalar. zaten okulda sınıf kavramı yok, bu okulun işleyişine ters olurdu. herkes dilediği yerde gününü geçirebilme özgürlüğüne sahip, tabii bu özgürlüğün sorumluluğunu da almak zorundalar.
bu kriterde uygunsa neden okul arayısına devam ettiniz o zaman? benim anlamadığım konu buydu aslında. karma yas yok diye vazgectiniz sudburryden gibi anladım yazıda
aslında acıkladığımı zannediyorum. demokratik okullar benim için ifade özgürlüğünü temsil ediyor. ben bir çocuğun da, bir yetişkin kadar kendi eğitiminde söz sahibi olması gerekliliğine inanıyorum. okulu ziyaretimizin asıl amacı da bu kriterdi (okul, çocuğun bireysel ilgilerini destekleyen özgür bir ortam sağlayabiliyordu) ; fakat diğer uygulamaları çok radikaldi ( yazıda da belirttim, sınırsız özgürlükler dedim. 6-7 yasındaki çocukların sınırsız tv ve bilgisayar kullanımına izin veriliyordu). bunu kabul etmemiz mümkün değildi.
diğer taraftan karma yaşın okullarda uygulanmasını çok demokratik bir yaklaşım olarak görüyorum (yaşamın bir replikasını ifade ediyor benim için); ziyaretimizde de bunu tekrar hatırladım ve önemli bir kriter olarak gelecekteki arayışlarım için listeme ekledim.
Ben de yeni yazi var mi diye buyuk heyecanla blogunuzu kontrol eder oldum.Sizin yasadiklarinizin ayrintilarini anlatmaniz bize daha cok farkindalik kazandiriyor.Yakin cevremizde tam anlamiyla alternatif egitim veren bir kurum yok dolayisiyla da gidip inceleme sansimiz da olmuyor. Aslinda alternatif egitim TRde cok yeni.Sayenizde dogru yolda oldugumuzu daha iyi anlayabiliyoruz ve icimiz rahatliyor.Emeginiz ve ugraslariniz icin cok tesekkurler.
sevgili Duygu, az önce bir yorumda da bahsettim, burada da alternatif egitim özel sektörün elinde, maalesef.fakat özellikle büyük şehirlerde waldorf veya montessori felsefesini benımsemiş devlet okullarına ulaşmak mümkün. bunlara charter okulları deniyor. bu okullar da genellikle veliler tarafından devlet desteğiyle açılıyor. veliler açmak istedikleri okul için detaylı bir proposal hazırlıyorlar (hedef okulun spesifik bir amacı olması gerekiyor; dil öğretmek, sporu veya teknolojiyi desteklemek gibi) devlet de uygun gördüğü okullara finansal kaynak sağlıyor, açılmasını teşvik ediyor. bu sayede alternatif eğitime odaklı devlet okulları da açılabiliyor. ama devlet okullarında yüzde yüz alternatiften bahsetmemiz mümkün değil, değerlendirme, sınavlar vs hepsi olmak zorunda. tam alternatiflere sadece özel okul olarak ulaşabiliyoruz, bu da binlerce dolar demek. bu durumda devlet desteğine her zaman ihtiyac var; bunun içinde ülkemizde evrensel düşünebilen politikacıların yetişmesi gerek. ve bunun nasıl olacağı ile ilgili bir fikrim ise maalesef yok…
ok, şimdi anladım. tesekkür ederim sevgili hüsra
Hayirli gunler, 3-4 yillik evde egitim tecrubemiz var, tecrubelerinizden yararlanip size danismak istiyorum, yardimci olur musunuz?
merhaba…herkesin faydalanmasi acisindan sadece blog uzerinden sordugunuz sorulara yanit vererek yardimci olabilirim. anlayisiniz icin cok tesekkurler.
Evet, yalnız çok zor bu sistemi uygulayabilmek. Aile felsefemiz haline getireceğimiz günler için çalışıyor olacağım. İngilizcem çok çok iyi değil ama bahsettiğiniz müfredatlara bakacağım. Teşekkürler