dün bizim buralarda dağ sıçanı günüydü (groundhog day) . halk inanışına göre eğer dağ sıçanı şubatın ikisinde yuvasından çıktığında hava bulutluysa bahar erken gelirmiş, eğer hava güneşliyse dağ sıçanı gölgesini görüp inine geri kaçacağından, kış altı hafta daha sürermiş. ve dün dağ sıçanı gölgesini görmemiş :).
biz bu şirin hayvanın gölgesine güvenip güvenemeyeceğimizi düşüne duralım, şubat ayı geçtiğimiz hafta sonu bize baharı getirdi bile. son üç gündür, pazar günü başlayan ılık ve güneşli havayla birlikte neredeyse her günü dışarıda geçirdik. baharın kokusunu hissedince temizleme, derleme, toplama içgüdülerimiz de hemen yüz üstüne çıkıverdi. fırsat bu fırsat, soğuk kış günlerinde planladığımız projelere ufak ufak el atmaya başladık.
okulsuz eğitimle birlikte evde üretmek de günlük yaşamın bir parçası haline geliyor, ve çoçuklar büyüdükçe, onların ve elbette bizlerin de sürekli değişen ihtiyaçlarına cevap verebilmek için de yeni projeler geliştiriyoruz. o yüzden evdeki demirbaş bir kaç eşya dışında herşey yeri degiştirilebilir şekilde düzenliyoruz. ekonomik açıdan bize yük getirmemesi için de ihtiyaçlarımızı genelde ,eğer aciliyeti yoksa, eskicilerden arayarak veya elimizdeki eşyaları tekrar gözden geçirip başka amaçla yeniden kullanıma açarak gideriyoruz. en zevklisi ise kendi projemizi hayal edip onu sıfırdan ortaya çıkarmak oluyor.
bu projelerden birini geçtiğimiz haftasonu gerçekleştirdik. çoçuklara çalışma odası olarak ayarlanan arka odaya bu kış başından beri kimse uğramıyordu. bunda çoçukların sağdan soldan taşıdıkları eşyaların sürekli o odada birikmesi, ve masaların üzerinde projelerin zamanla yığılmasının da çok etkisi oluyordu. uzun süredir salonun büyük kısmını kaplayan çadırın ortadan kalkmasıyla bazı oyuncakların bir kısmını çalışma odasına transfer etmek istedik. fakat bu fikir, odanın genelde proje odası ( ya da evin en dağılma özgürlüğü olan odası) olarak kullanılmasından dolayı kimseden kabul görmeyince bülent in aklına yeni bir fikir geldi. geçtiğimiz yaz, çoçukların arkadaşlarının kalması için odaya extra bir yatak yapmıştık. fakat yatak çok nadir kullanıma açıldığı için pinterest ten aldığımız bir kaç yeni fikirle yatağın ayaklarını yükseltip bir loft hazırlamaya karar verdik. yaklaşık üç saat süren bir çalışmanın sonucunda, hem extra yatağımız ( korkuluk ekleyeceğiz :) ), hem de çoçuklar için yeni bir oyun alanı daha açılmış oldu. bende hafta başında odadaki bütün çekmeceleri ve ihtiyaç olmayan her şeyi boşaltarak odayı biraz ferahlatma çalışmaları yaptım. sonuçtan hepimiz oldukça memnun kaldık. kızlar büyük bir heyecanla bebekleri için güzel bir ev hazırladılar. hatta bennu gününün çoğunu orada geçirmeye başladı. masalar ve çekmeceler de temizlenince oldukça boşalan odayı bir müddet bu şekilde bırakmaya karar verdim.
bülent le ben fırsattan istifade çalışırken, çoçuklar dışarıda uzun uzun oynadılar. hatta arada bizimle, paltosuz ve çıplak ayakla dışarı çıkma pazarlıkları yaptılar. daha şubat ayındayız mümkün değil cevabımıza rağmen, evin penceresinden almila yı çıplak ayakla koşarken, bennu yu da üzerinde incecik bir tşörtle arka bahçede gezinirken gördüm ( ve görmemiş gibi davrandım :)) bu arada hızımızı alamayıp paskalyayı da şubat ayına taşıdık. hafta sonu üç yumurtayla başlayan yumurta boyama macerası, üçüncü günün sonunda üç karton yumurtaya ulaşmıştı. bu projeyi bende çok sevdim lakin elimizdeki bu kadar yumurtadan ne yapılır sorusu bizi bayağı meşgul etti.
önümüzdeki bir kaç gün içinde havalar yine soğuyor. ama bize yüzünü kısacık gösteren baharla birlikte yapılacaklar listesi de biraz daha uzayacak gibi görünüyor. değişime hoşgeldin demek, ürettiklerimizle biraz bizde dönüşmek, ve kendi kendimize yetebiliyor olmanın verdiği tatmini hissetmek için bence liste biraz daha uzayabilir, neden olmasın?